26 Ocak 2011 Çarşamba

PARANIN YÜKSELİŞİ

Okumakta olduğum kitaplardan birinin ismi 'The Ascent Of Money' (paranın yükselişi diye çevrilebilir sanırım), yazarı Niall Ferguson.
Zeitgeist'in ikinci bölümünü seyrettikten sonra parasal sistemin nasıl işlediğini öğrenmenin dünyayı anlamak için elzem olduğuna karar verdim, bu kitabı tekrar okumaya başladım. Hem zeitgeisti (www.zeitgeistmovie.com) hem de 'The Ascent Of Money' kitabını herkese öneririm.
Kitaptan ilginç bir bölüm: bankacılık sisteminin bugünkü halini alma yoluna girmesinde önemli üç gelişme 17. yüzyılda gerçekleşmiş:
>>> AMSTERDAM 1609: 'Amsterdam Exchange Bank (Wisselbank)' açılmış. Tüccarlar bu bankaya o zamanki metal paraları (altın, gümüş vs) yatırıyorlarmış. Aralarındaki mal alışverişinin karşılığı olan ödemeler için ilk defa bu banka sayesinde fiziksel para alışverişine gerek kalmamış. Banka bir tüccarın hesabından diğerine ilgili miktarı aktarıyormuş. Ayrıca banka o zaman dolaşımda olan 14 değişik paranın birbirlerine çevrilebilmesini, yani pariteleri de oluşturmuş.
>>> STOCKHOLM 1657: 'Stockholms Banco' açılmış. Zeitgeist'ta nefretle anlatılan bankaların 'kredi yaratma' yani olmayan parayı var etme işlevleri başlamış. Bu banka yatırılan paranın belli bir oranını ayırdıktan sonra geri kalanını borç olarak dağıtıyormuş. Örneğin 100 altın yatırdığınızda bunun 20sini rezerv olarak saklayıp 80ini borç veriyormuş. Böylece ilk etapta 100 altın gerçek paradan 180 altın para yaratılmış oluyor, bu şekilde devam edildikçe miktar sürekli artıyormuş. Bu işin riski herkes yatırdığını aynı anda çekmek isterse eldeki paranın istekleri karşılayamamasıymış. Günümüz krizlerinde 'ya banka batarsa' korkusunun altında bu sistem yatıyor - bankalar merkez bankasında 'munzam karşılık' olarak Türkiye için %12 civarında bir miktar tuttuktan sonra geri kalan parayı kredi olarak dağıtabiliyorlar. Herkes parasını bir anda geri isterse - mesela ağır kriz dönemlerinde olduğu gibi - banka borçlarını ödeyemeyebiliyor. Ama bu sistem büyümeyi tetikliyor, bu yüzden günümüz kapitalist dünyası için vazgeçilmez.
>>> LONDRA 1694 : 'Bank of England' kurulmuş. İlk hedefi hükümeti savaş harcamaları için desteklemekmiş. Bu banka ilk defa yatırdığınız gerçek para karşılığında 'banknot' vermeye başlamış. Yatırdığınız altın yerine size bir kağıt veriyor, ve burada bankanın sözü oluyor: 'bu kağıt bana getirildiğinde şu kadar altın ödeyeceğim'. Siz o kağıdı başka birisine verdiğinizde otomatikman altınları o kişiye transfer etmiş oluyorsunuz. Bugünkü çek, hatta nakit paranın çok benzeri.

Tabii zeitgeistta da dediği gibi altın karşılığı sisteminin tamamen dünyadan kalkmasıyla artık elimizdeki paralar sadece birer sayıdan ibaret. Değerleri dünyadaki politik gelişmeler, oyunlar, ekonomik değişimler ile her gün değişen kağıt parçaları, hatta sadece banka hesabınızdaki sayılar!!!

23 Ocak 2011 Pazar

O DA ÇOCUK

Uzun bir aradan sonra İstanbul’da yağmur var, hem de sadece ahmakları ıslatmıyor, bu mevsimde olması gerektiği gibi, şakır şakır.
Küçük bir kız çocuğu yolun kenarında bekliyor. Soğuktan titriyor, ama hareket etmiyor. Bir şey satmıyor, dilenmiyor, zaten kılığı kıyafeti gayet düzgün.
Duruyorum biraz önünde, dikiz aynasından bakıyorum, hiç bir değişiklik yok, sadece her çocuk gibi onun da çok güzel olduğunu fark ediyorum. Geri geri geliyorum ve konuşmaya çalışıyorum: ‘Anneni mi bekliyorsun, çok ıslanmışssın’ diyebiliyorum.
Sonrası buraya kadar olduğundan daha da ilginç: annesinin evde olduğunu, karşıya geçmek istediğini söylüyor. Elinden tutup karşıya geçiriyorum, tabii detay öğrenmeye çalışıyorum ve anlatıyor: çok üşüdüğünü, iç çamaşırı alması gerektiğini söylüyor, çünkü altını ıslatmış, soğuktan olsa gerek, mağaza nerede diyor. Bana küp şeker satmaya çalışıyor! Evine götürme teklifimi kabul etmiyor, para kazanmadan gidemem diyor.
Para koyuyorum cebine, kimseye vermemesini söylüyorum, elimden sadece bu geliyor, oradan ayrılıyorum.
Dilenen çocukların birileri tarafından çalıştırıldığını bildiğim için para vermeyi sevmem, bunun sadece onun sırtından gelir elde edenlerin iştahını kabartacağını düşünürüm. Peki ama bu nasıl bir durumdur? Çocuk belki bu işe yeni başladığından insanlara yaklaşıp para istemeyi bilmiyor. Kıyafetinin niye dilenci gibi değil de çevremizdeki hali vakti yerinde ailelerin çocukları gibi olduğunu anlayamıyorum. Belki benim verdiğim para da onu çalıştıranlara gidecek. Bunlar tamam da bu çocuk nasıl kurtulacak? Nasıl okuyacak? Soğuktan donmadan nasıl büyüyecek, büyüyünce bu yaşadıkları ortaya nasıl bir insan çıkartacak?
Güvenlikli sitelerimizde kendimize lüks hapishaneler yaratarak çözüm bulmuş gibi oluyoruz ama dünyanın bu konularda düşünmesi şart gibi. Hukuk, eğitim, daha adil gelir dağılımı, nüfus planlaması, herkese insanca yaşam lazım gibi.
Çözümüm olmadan sorun dile getirmeyi sevmem ama, bunu anlatmam lazımdı gibi…

19 Ocak 2011 Çarşamba

Bir kaç tavsiye

Son zamanlarda bana iyi gelenlerden bir demet, belki denemek istersiniz:
>>> AMAZON KINDLE: Bir e-kitap okuyucu. www.amazon.com 'dan alınabiliyor. Fiyati 139USD, Turkiye'ye getirmek için en iyi yol Amerika'da yaşayan ve yakında gelecek olan bir tanıdığınızın adresine postalatmak. İlk duyduğumda bir kitapseverin klasik tepkisini verdim tabii ki : 'aynı keyfi vermesi mümkün değil!' Oysa pratikte durumun çok farklı olduğunu gördüm. İngilizce olmak kaydıyla envai çeşit kitaba kolay ulaşım, arka ışığı olmayan gerçek kitap sayfasına benzerliğiyle ve gözü yormamasıyla beni etkileyen ekran, onlarca saat pil ömrü, bir çok klasiği ücretsiz okuyabilmek, kitapların ilk 15-20 sayfasını bedelsiz indirebildiğiniz için emin olmadan kitap almama lüksü - şiddetle tavsiye ediyorum.
>>> SPORIUM'da DUVARLA TENİS: Tenis oynayanlar bilir - özellikle yeni başlayanlar için en iyi antrenman duvarla yapılandır. Maç yapmak sizi geliştirmez, önce tekniğinizi düzeltmek için bol tekrara ihtiyacınız vardır. Bostancı'daki Sporium'da antrenman duvarını olduğu yerin üstü kapalı. Hatta servis çalışabileceğiniz bir alan bile mevcut. Rakiplerim benden korksun, sürekli çalışmaktayım.
>>> PEMBE DOMATES: Kışın domatesi en iyi yerden bile alsanız kıpkırmızı görüntüsünün altında turfanda tatsızlığı vardır, sağlık için de kış domatesinin pek faydalı olmadığı söylenir. Oysa manavlara sadece arada bir gelen şekilsiz, kocaman , pahalı ve pembe domateslerde durum öyle değil - üç tanesi sekiz lira ama her kuruşuna değer...